Salı, Haziran 12, 2007

Herşey büyük bir yalandan ibaret olsaydı?…

“Shadow of the Vampire” bu türün alışılmışın dışında bir filmlerinden biriydi. Film, vampir rolünü oynayan bir oyuncuyu canlandıran Max Schreck (Willem Dafoe) adındaki gerçek bir vampirin hikayesini anlatır. Filmde, doğası gereği öldürenin mi yoksa kendini sanatıyla gerçeklemek adına öldürenin mi bir canavar olduğu sorgulanır. Film, insanın temel ihtiyaçlar hiyerarşisi içinde öldürme arzusunun yeri aslında değişmezken, moral değerlerin ya da mantığımızın bakış açımızı ne ölçüde değiştirebildiğini gösteriyor. Buradaki kurgusal ironi gerçek hayatın içinde başka şekillerde de ortaya çıkıyor. Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin aslında göründüğü gibi olmadığı paranoyasının hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Öte yandan vampir mitosunun gizemli maskesi ardına gizlenen kimileri ise içimizdeki paranoyayı besliyor.

Gerçek bir vampir olup olmadığını merak eden insanlar olduğu kadar bu gizemi bizzat yaşadıklarını iddia eden insanlar da var. Peki neden bazı insanlar vampir olduklarını iddia eder? Bununla aslında yapmaya çalıştıkları şey nedir? Etraflarında oluşturdukları gizem perdesinin arkasına saklamaya çalıştıkları ve herkesten gizledikleri korkuları olabilir mi? Modern bilim vampirlerin var olmadığını söylüyor, bilim adamı olduğunu iddia eden kimileri ise tam tersini. Bizzat vampir olduğunu iddia edenler ise bilinen vampir stereotipine alternatifler öne sürerek vampir tanımını genişletmekle meşguller. Diyelim ki gerçek birer vampirler, bu neyi değiştirirdi?...İnternet vampir olduklarını iddia eden insanlarla kaynıyor. Vampir olduğunu iddia eden bu topluluk içinde liseli genç kızlardan yaşı geçkin psikopatlara kadar oldukça geniş bir skala bulunuyor. Vampirlere öykünmek sadece onlardan biri gibi görünmekle sınırlı değil. Bazı sözde vampirler kanla beslendiklerini, hatta bundan hoşlandıklarını da söylüyorlar.

Yaşadığımız gerçeklikte kitaplarda anlatıldığı şekilde bir vampirizm olduğuna inanmadığımı söyleyemek istiyorum. Sonsuz yaşam ve bunun yanında sahip olunan insan üstü güçler belki de insanlığın en büyük düşlerinden biri. Bu düşlerin bir anlamda cisimleşmesi ise bizi tüm bu özelliklere sahip olan vampir karakterine yönlendiriyor. Gerçek hayatın içindeki vampirlerin kendi gerçekliklerinde yaşayan insanlar olduklarına inanıyorum. Bu gerçeklik bizim için bir yalandan ibaret olsa bile, bu kişiler vampir olmaktan son derece mutlular. Onlara yalancı diyebilir miyiz? Ben dememeyi tercih ediyorum. Modern psikolojinin tanımlamalarını kullanmak dışında herhangi bir yakıştırmada bulunmayacağım. Sonsuz yaşam gelecekte bilimsel olarak yakalanabilecek bir rüya da olabilir. Muhtemelen sonsuz yaşamın ne vampirlikle ne de kan içmekle de bir ilgisi olmayacak. Vampirler gerçekte yoksa, neden bunca kişi onlarla bu kadar ilgili? Bir örnekle anlatmak gerekirse, Örümcek Adam’ın gerçekten varolmaması serinin bir sonraki filmini izlemek istemeyeceğim şeklinde yorumlanamaz. Vampirler sanırım her zaman ilgimi çekecek. Bu da bir çeşit ölümsüzlük değil midir?...

SP.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home