Ölümsüzlük Üzerine Paulo Coelho
Paulo Coelho StreetPoet'in her zamanki favori yazarıdır. StreetPoet, okuma şansı olan birçoklarının hayatını değiştiren kitap "Simyacı"yı okuduğundan bu yana yazarın büyük bir hayranıdır. Paulo Coelho'nun "Işığın Savaşçısı" adında bir sitesi var (http://www.warriorofthelight.com/), yazar burada makalelerini okuyucularıyla paylaşmaktadır (Paulo Coleho'dan bu gibi harika makaleler almak için kayıt yaptırabilirsiniz) ve ayrıca yazarın bir de blog sitesi mevcut (http://paulocoelhoblog.com/warrioroflight/), burada ise dost okuyucular düşünceleri ve yorumlarıyla katkı sağlıyor.
Şans eseri, StreetPoet Işığın Savaşçısı'nın son sayısının "ölümsüzlük" ve tabi vampirler üzerine olduğunu keşfetti. StreetPoet bu makaleyi ilgilisiyle paylaşmak istedi. İşte burada:
"İnsanlar değişimlere nasıl tepki verir?
Fena. Her zaman çok fena. Tüm dünyadaki en yaygın mitlerden biri de bu fikri yansıtan -vampir miti- dir.
Vampir nedir? O varoluşunun belli bir anında ölümsüz haline getirilmiş biridir. Diğer bir deyişle, o andan sonra bedenleri doğanın normal akışını takip etmez, sonsuza dek genç kalırlar ve yaşlanmanın getirdiği problemlerle ilgilenmek zorunda kalmadan istedikleri sürece yaşamayı sürdürürler.
Vampirin tek besini her gün birazcık kandır, ciltleriyle ilgili tek endişeleri güneşe maruz kalmaktır -diğer yandan, bu sonsuz yaşamın imkanlarından faydalanmak adına ödenen çok küçük bir bedeldir.
Bir tek şey dışında: vampirler zaman içinde durur, dünya zamanla değişmeyi sürdürürken. Her zaman alışık oldukları herşey değişmeye başlar ve bu değişime ayak uydurabilmek için fazlasıyla zamanları olduğu halde, tamamen ölümsüz olmayı arzularlar çünkü yaşadıkları dünyadan mutludurlar. Bu değişimlere eşlik etmeyi umursamazlar. 1986 Dünya Kupası finallerinde vampire dönüşmüş bir bireyi düşünün. Uçaklarda sigara içebilmekteydi, televizyonda hangi kanalı izleyeceğini asla şaşırmazdı -seçenekler öylesine azdı. Sex sembolü bir aktrisi beğeniyordu, bütün karbüratörlerden anlardı ve kendi sosyalist ideali için savaşırdı, Sovyetler Birliğinin eninde sonunda daha ehil bir hükümete sahip olacağına ve (proleterya denilen) insanların arzularına saygı gösterileceğine ikna olmuştu.
Bir gün 22 yaşında bir sosyoloji öğrencisine aşık oldu. Onun güzelliğine, şevkine ve idealine hayrandı. Onu da bir vampire dönüştürmeyi teklif etti ama kadın reddetti -çok fazla korku filmi izlemişti. O da aşıktı adama ve onu kaybetmek istemiyordu, ama ilişkilerinin devamlılığı için tek bir koşul öne sürüyordu: adam asla onun kanını emmemeliydi. Vampirin bu sözü tutmaktan başka seçeneği yoktu. Sicil dairesinde evlenerek ölümcül haçlardan kaçınmış oldular.
Aradan yirmi yıl geçti -yada doğrusu uçup gitti, çünkü başka dört Dünya Kupası yapılmıştı. Önceki üniversite öğrencisi artık 42 yaşındaydı, bir bankada çalışıyordu (işsizlik problemler nedeniyle) yada öğrencilik yaşamını haklı çıkarmak istercesine anlamsız Masters ve Doktora tezleri yazıyordu. Karbüratörler dünya üzerinden silinmişti. Korku içinde, bir dergi sayfalarında eski sex sembolünün artık vir plastik, Botox ve silikon yığınına dönüşmüş bir hibrid olduğunu görüyordu, yüzü tonlarca makyajla kaplıydı. 200 TV kanalı olduğu halde hala eskisi gibi aynılarını izlediği için suçluluk duyuyordu.
Sovyetler Birliği dağılmıştı. Sevgili sigaralarını bırakmak zorunda kalmıştı (üstelik sağlığına zarar vermediği halde, vampirlerin ölümsüz olduğunu unutmayın), çünkü sigara içmek imkansız hale gelmişti, ya yasalar yüzünden yada restoranlarda ona nasıl baktıklarını görmekten. Hepsinden kötüsü: herkes chat, Internet, iPod, rave vesaire hakkında konuşuyordu. Vampir ayak uydurmaya çalışıyordu ama herşey tamamen karmaşık, rahatsız edici ve anlamsız geliyordu ona. Bilgisayarlara bir diş sarımsağa bakar gibi bakıyordu -korku ve yetersizlikle karışık. Bunlardan biriyle asla baş edemezdi, defalarca denese de.
Dostları emekli olmuş, günlerini kağıt oynayarak geçiriyordu -onlar da bilgisayarlarla nasıl uğraşılır bilmiyorlardı ama umursamıyorlardı da, grup hep birlikte yaşlanmıştı, aynı ilgi alanlarına sahiptiler ve tecrübelerini paylaşabiliyorlardı.
Vampirler ise genç kalırlar. Ölümsüz. Artık sonsuz bir depresyonla yüzleşmişti. İntiharı denedi, güneşe çıkmayı yada haçlara bakmayı, bunların Kilise tarafından yaratılmış mitler olduğunu ve kendine zarar vermediğini öğrenmek üzere.
Tek bir avuntusu vardı: hakkında herşeyi bildiği tek bir politik figür vardı hala (çünkü dünyadaki tüm diğer hükümet başkanları değişmişti) Ama Fidel Castro da ölecekti. Ve sonra hiçbir şey, vampirin bir zamanlar öylesine sevdiği dünyasından tamamiyle hiçbir şey kalmayacaktı geriye."
Yayın no#128, 30 Ağustos,2006, Paulo Coelho.
Şans eseri, StreetPoet Işığın Savaşçısı'nın son sayısının "ölümsüzlük" ve tabi vampirler üzerine olduğunu keşfetti. StreetPoet bu makaleyi ilgilisiyle paylaşmak istedi. İşte burada:
"İnsanlar değişimlere nasıl tepki verir?
Fena. Her zaman çok fena. Tüm dünyadaki en yaygın mitlerden biri de bu fikri yansıtan -vampir miti- dir.
Vampir nedir? O varoluşunun belli bir anında ölümsüz haline getirilmiş biridir. Diğer bir deyişle, o andan sonra bedenleri doğanın normal akışını takip etmez, sonsuza dek genç kalırlar ve yaşlanmanın getirdiği problemlerle ilgilenmek zorunda kalmadan istedikleri sürece yaşamayı sürdürürler.
Vampirin tek besini her gün birazcık kandır, ciltleriyle ilgili tek endişeleri güneşe maruz kalmaktır -diğer yandan, bu sonsuz yaşamın imkanlarından faydalanmak adına ödenen çok küçük bir bedeldir.
Bir tek şey dışında: vampirler zaman içinde durur, dünya zamanla değişmeyi sürdürürken. Her zaman alışık oldukları herşey değişmeye başlar ve bu değişime ayak uydurabilmek için fazlasıyla zamanları olduğu halde, tamamen ölümsüz olmayı arzularlar çünkü yaşadıkları dünyadan mutludurlar. Bu değişimlere eşlik etmeyi umursamazlar. 1986 Dünya Kupası finallerinde vampire dönüşmüş bir bireyi düşünün. Uçaklarda sigara içebilmekteydi, televizyonda hangi kanalı izleyeceğini asla şaşırmazdı -seçenekler öylesine azdı. Sex sembolü bir aktrisi beğeniyordu, bütün karbüratörlerden anlardı ve kendi sosyalist ideali için savaşırdı, Sovyetler Birliğinin eninde sonunda daha ehil bir hükümete sahip olacağına ve (proleterya denilen) insanların arzularına saygı gösterileceğine ikna olmuştu.
Bir gün 22 yaşında bir sosyoloji öğrencisine aşık oldu. Onun güzelliğine, şevkine ve idealine hayrandı. Onu da bir vampire dönüştürmeyi teklif etti ama kadın reddetti -çok fazla korku filmi izlemişti. O da aşıktı adama ve onu kaybetmek istemiyordu, ama ilişkilerinin devamlılığı için tek bir koşul öne sürüyordu: adam asla onun kanını emmemeliydi. Vampirin bu sözü tutmaktan başka seçeneği yoktu. Sicil dairesinde evlenerek ölümcül haçlardan kaçınmış oldular.
Aradan yirmi yıl geçti -yada doğrusu uçup gitti, çünkü başka dört Dünya Kupası yapılmıştı. Önceki üniversite öğrencisi artık 42 yaşındaydı, bir bankada çalışıyordu (işsizlik problemler nedeniyle) yada öğrencilik yaşamını haklı çıkarmak istercesine anlamsız Masters ve Doktora tezleri yazıyordu. Karbüratörler dünya üzerinden silinmişti. Korku içinde, bir dergi sayfalarında eski sex sembolünün artık vir plastik, Botox ve silikon yığınına dönüşmüş bir hibrid olduğunu görüyordu, yüzü tonlarca makyajla kaplıydı. 200 TV kanalı olduğu halde hala eskisi gibi aynılarını izlediği için suçluluk duyuyordu.
Sovyetler Birliği dağılmıştı. Sevgili sigaralarını bırakmak zorunda kalmıştı (üstelik sağlığına zarar vermediği halde, vampirlerin ölümsüz olduğunu unutmayın), çünkü sigara içmek imkansız hale gelmişti, ya yasalar yüzünden yada restoranlarda ona nasıl baktıklarını görmekten. Hepsinden kötüsü: herkes chat, Internet, iPod, rave vesaire hakkında konuşuyordu. Vampir ayak uydurmaya çalışıyordu ama herşey tamamen karmaşık, rahatsız edici ve anlamsız geliyordu ona. Bilgisayarlara bir diş sarımsağa bakar gibi bakıyordu -korku ve yetersizlikle karışık. Bunlardan biriyle asla baş edemezdi, defalarca denese de.
Dostları emekli olmuş, günlerini kağıt oynayarak geçiriyordu -onlar da bilgisayarlarla nasıl uğraşılır bilmiyorlardı ama umursamıyorlardı da, grup hep birlikte yaşlanmıştı, aynı ilgi alanlarına sahiptiler ve tecrübelerini paylaşabiliyorlardı.
Vampirler ise genç kalırlar. Ölümsüz. Artık sonsuz bir depresyonla yüzleşmişti. İntiharı denedi, güneşe çıkmayı yada haçlara bakmayı, bunların Kilise tarafından yaratılmış mitler olduğunu ve kendine zarar vermediğini öğrenmek üzere.
Tek bir avuntusu vardı: hakkında herşeyi bildiği tek bir politik figür vardı hala (çünkü dünyadaki tüm diğer hükümet başkanları değişmişti) Ama Fidel Castro da ölecekti. Ve sonra hiçbir şey, vampirin bir zamanlar öylesine sevdiği dünyasından tamamiyle hiçbir şey kalmayacaktı geriye."
Yayın no#128, 30 Ağustos,2006, Paulo Coelho.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home