StreetPoet'le Bir Söyleşi: "Büyükannem Bir Dişi Godzilla"
StreetPoet genel olarak vampirler, mitolojileri, sinema filmleri, edebiyatı ve gerçeklikleri üzerine düşüncelerini bize açıyor. "Vampir yapanla küçük bir söyleşi":
S: Vampirlerle ilk nasıl tanıştınız, gerçek yaşamda mı?
C: Ne yazık ki, hayır dostum. Bir sinema filmiydi. İlk sinema filmim Tom Holland'ın "Fright Night" (Kokru Gecesi)'ı idi sanırım, film yeni komşularının bir vampir olduğunu keşfeden genç bir çocuk hakkındaydı. Hollywood'un yeni büyük bütçeli bilgisayar efektli filmleriyle kıyaslandığında pek bir şeye benzemez ama benim için en favori vampir filmlerinden biri olacak her zaman. Çünkü herşeyden öte eğlenceliydi.
S: Sizce vampir olmak eğlenceli mi?
C: Seni kimin yarattığına bağlı... Yani birçok insan Anne Rice vampirlerinden biri olmak isteyebilir, ki yarasaya filan dönüşmezler yada o tür şeyler. Hayat doludurlar ve yaşamın lükslerinden keyif alırlar. Diğer yandan, edebiyatta ve filmlerde birçok tür vampir vardır. Ben şahsen sürekli güneş ışığından korkup kaçmaktan çok fazla keyif alacağımı sanmıyorum. Güneşi severim. Güneşin ruh halin üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu düşünmez misin dostum?...
S: Belki de haklısınız. Herneyse nerde bu vampirler? Bir tanesini görmek için ölebilirim.
C: Gerçekten mi? Görseydin ölebilirdin zaten...Vampirler çok dost canlısı varlıklar değillerdir, bildiğim kadarıyla, herkesin dayanabileceğinden daha fazla yalnızlığa düşkündürler. O halde onları etrafta görmediğine şaşırmamalı. Diğer yandan, başka birine anlatabilme ihtimalin olmayan bir şey görmenin iyi tarafı nedir sanki...(gülüşmeler)
S: Ama ahali onların varolduğunu söylüyor. Nerden geldiklerini biliyor musunuz?
C: Benim de bu folklorik inanışın ne zaman ve nasıl başladığına dair kendime ait bir teorim var. Mitoloji insanlığın her tür duygu, hayal ve tutkuyu idol haline getirdiği zamanları temsil ediyor. Vampir gücü, dayanıklılığı ve güçleriyle efsanevi tanrı-benzeri bir yaratık. Öyleyse nereden geliyor? Belki de hayallerin ve duyguların dünyasının derinliklerinden, beynimizden.
S: "Bakersdozen"ı yazmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
C: Seneler önce, İstanbul'un en eski semtlerinden Beyoğlu'nda yaşayan çok enteresan bir adamla tanıştım. Adı Giovanni Scognamillo'dur, bir levanten ve (herşeyden çok) o zamanlar hakkında çok fazla bir şey bilmediğim bir yazardı. İstanbul'un gizemleri üzerine bir kitap okumuştum ve bir arkadaşım da Pera ile ilgili bir kitap okumuştu, günlük konuşmalarımızdan birinde bu kitapların aynı insan tarafından yazıldığını keşfettik. Ve sonra evine gidip kapısını çaldık, tıpkı vampirlerin yaptığı gibi bizi içeri almasını istedik. Ricamızı kabul edecek kadar nezaket göstermiştir bize...
S:Ve?...
C: Bana bir çok kitap ödünç verdi, Anne Rice'ın vampirleri de dahil olmak üzere. Yaşadığı apartman dairesinden taşınıp benim gibi istenmeyen bir konuktan kurtulana dek, kütüphanesinden faydalanmamı sağladığı için minnettarım ona. Kitap sever biri için sevdiği yazarın kitabının imzalı bir kopyasına sahip olmak harika bir duygudur. Onda böyle düzinelerce kopya vardı. İlk defa, Werner Herzog'un vampir klasiği "Nosferatu"yu onunla birlikte izledim. Bildiğim kadarıyla o Türkiye'deki tek yaşayan vampirbilimcisi ve ünlü Dracula Society topluluğunun da üyesi. Böylece kendi kültürümüzden örnekler aramaya başladım ama yoktu. Bay Scognamillo'nun gerçek bir uzman olduğu Hollywood filmlerinin aptal görünüşlü tekrar yapımları (Drakula İstanbul'da gibi) haricinde. Daha sonra, okumayı seveceğim bir vampir hikayesi yazmaya karar verdim. Dilerdim ki Bay Scognamillo benim için bir tane yazıversin. Çünkü o yaşayan tarihi bir tür karakter. Onunla yüz yüze görüşüp tanıştığım içn mutluyum. Ve eminim hazinelerinin sadeec küçük bir kısmını görebilmişimdir.
S: Onun gerçek bir vampir olduğu söyleniyor...bu doğru mu?
C: "Gerçek" vampirlerle ilgili bir takıntın mı var?...(gülüşmeler) Evet, o gerçek bir vampir diyelim, ne olmuş? Yanındayken bir şey yiyip içtiğini görmedim. Ziyaretlerim sırasında ona getirdiğim hiçbirşeyi yiyip içmemiştir. Bir keresinde de buzdolabını kazara bomboş gördüm, ona getirdiğim vişne suyunu soğutmaya çalışırken. Onu her zaman akşamüzeri ziyaret ettim ve her zaman randevu alarak.
S: Bu da onu gerçek bir vampir yapıyor öyleyse..?
C: Bu onu sadece midesindeki rahatsızlıktan ötürü abur cubur yiyemeyen ve yemeğini dışarıda yiyerek evde bulaşık yıkamak zorunda kalmayan yaşlı bir adam yapıyor. Neticede rahatsız edilmek istemiyor, hepsi bu. Eğer o gerçek bir vampirse o zaman büyükannem de bir dişi Godzilla'dır.
S: Söyleşi için teşekkürler.
C: Bir şey değil. Her zaman dostum.
S: Vampirlerle ilk nasıl tanıştınız, gerçek yaşamda mı?
C: Ne yazık ki, hayır dostum. Bir sinema filmiydi. İlk sinema filmim Tom Holland'ın "Fright Night" (Kokru Gecesi)'ı idi sanırım, film yeni komşularının bir vampir olduğunu keşfeden genç bir çocuk hakkındaydı. Hollywood'un yeni büyük bütçeli bilgisayar efektli filmleriyle kıyaslandığında pek bir şeye benzemez ama benim için en favori vampir filmlerinden biri olacak her zaman. Çünkü herşeyden öte eğlenceliydi.
S: Sizce vampir olmak eğlenceli mi?
C: Seni kimin yarattığına bağlı... Yani birçok insan Anne Rice vampirlerinden biri olmak isteyebilir, ki yarasaya filan dönüşmezler yada o tür şeyler. Hayat doludurlar ve yaşamın lükslerinden keyif alırlar. Diğer yandan, edebiyatta ve filmlerde birçok tür vampir vardır. Ben şahsen sürekli güneş ışığından korkup kaçmaktan çok fazla keyif alacağımı sanmıyorum. Güneşi severim. Güneşin ruh halin üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu düşünmez misin dostum?...
S: Belki de haklısınız. Herneyse nerde bu vampirler? Bir tanesini görmek için ölebilirim.
C: Gerçekten mi? Görseydin ölebilirdin zaten...Vampirler çok dost canlısı varlıklar değillerdir, bildiğim kadarıyla, herkesin dayanabileceğinden daha fazla yalnızlığa düşkündürler. O halde onları etrafta görmediğine şaşırmamalı. Diğer yandan, başka birine anlatabilme ihtimalin olmayan bir şey görmenin iyi tarafı nedir sanki...(gülüşmeler)
S: Ama ahali onların varolduğunu söylüyor. Nerden geldiklerini biliyor musunuz?
C: Benim de bu folklorik inanışın ne zaman ve nasıl başladığına dair kendime ait bir teorim var. Mitoloji insanlığın her tür duygu, hayal ve tutkuyu idol haline getirdiği zamanları temsil ediyor. Vampir gücü, dayanıklılığı ve güçleriyle efsanevi tanrı-benzeri bir yaratık. Öyleyse nereden geliyor? Belki de hayallerin ve duyguların dünyasının derinliklerinden, beynimizden.
S: "Bakersdozen"ı yazmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
C: Seneler önce, İstanbul'un en eski semtlerinden Beyoğlu'nda yaşayan çok enteresan bir adamla tanıştım. Adı Giovanni Scognamillo'dur, bir levanten ve (herşeyden çok) o zamanlar hakkında çok fazla bir şey bilmediğim bir yazardı. İstanbul'un gizemleri üzerine bir kitap okumuştum ve bir arkadaşım da Pera ile ilgili bir kitap okumuştu, günlük konuşmalarımızdan birinde bu kitapların aynı insan tarafından yazıldığını keşfettik. Ve sonra evine gidip kapısını çaldık, tıpkı vampirlerin yaptığı gibi bizi içeri almasını istedik. Ricamızı kabul edecek kadar nezaket göstermiştir bize...
S:Ve?...
C: Bana bir çok kitap ödünç verdi, Anne Rice'ın vampirleri de dahil olmak üzere. Yaşadığı apartman dairesinden taşınıp benim gibi istenmeyen bir konuktan kurtulana dek, kütüphanesinden faydalanmamı sağladığı için minnettarım ona. Kitap sever biri için sevdiği yazarın kitabının imzalı bir kopyasına sahip olmak harika bir duygudur. Onda böyle düzinelerce kopya vardı. İlk defa, Werner Herzog'un vampir klasiği "Nosferatu"yu onunla birlikte izledim. Bildiğim kadarıyla o Türkiye'deki tek yaşayan vampirbilimcisi ve ünlü Dracula Society topluluğunun da üyesi. Böylece kendi kültürümüzden örnekler aramaya başladım ama yoktu. Bay Scognamillo'nun gerçek bir uzman olduğu Hollywood filmlerinin aptal görünüşlü tekrar yapımları (Drakula İstanbul'da gibi) haricinde. Daha sonra, okumayı seveceğim bir vampir hikayesi yazmaya karar verdim. Dilerdim ki Bay Scognamillo benim için bir tane yazıversin. Çünkü o yaşayan tarihi bir tür karakter. Onunla yüz yüze görüşüp tanıştığım içn mutluyum. Ve eminim hazinelerinin sadeec küçük bir kısmını görebilmişimdir.
S: Onun gerçek bir vampir olduğu söyleniyor...bu doğru mu?
C: "Gerçek" vampirlerle ilgili bir takıntın mı var?...(gülüşmeler) Evet, o gerçek bir vampir diyelim, ne olmuş? Yanındayken bir şey yiyip içtiğini görmedim. Ziyaretlerim sırasında ona getirdiğim hiçbirşeyi yiyip içmemiştir. Bir keresinde de buzdolabını kazara bomboş gördüm, ona getirdiğim vişne suyunu soğutmaya çalışırken. Onu her zaman akşamüzeri ziyaret ettim ve her zaman randevu alarak.
S: Bu da onu gerçek bir vampir yapıyor öyleyse..?
C: Bu onu sadece midesindeki rahatsızlıktan ötürü abur cubur yiyemeyen ve yemeğini dışarıda yiyerek evde bulaşık yıkamak zorunda kalmayan yaşlı bir adam yapıyor. Neticede rahatsız edilmek istemiyor, hepsi bu. Eğer o gerçek bir vampirse o zaman büyükannem de bir dişi Godzilla'dır.
S: Söyleşi için teşekkürler.
C: Bir şey değil. Her zaman dostum.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home