Gece Işıkları -özet-
Gece ışıkları yapay cam bilyalar arasından odaya süzülüyordu. Pencerede perde yoktu, onun yerine bu cam boncuklar vardı işte. Pencerenin dışındaki ağacın üzerinden karanlık boğazın suları ve ışıktan yapılmış bir şehrin manzarasına bakıyordum. Mum ışığında parlayan gözlerimin ardında hiçbir şey yok gibiydi, ne bir kalp ne de bir ruhtan söz edilemezdi o bakışlarda. Etrafta başkalarının olduğunu hissediyordum sezgilerimle, kendim gibi başkaları da vardı. Fakat daha derinlerde çok daha yabancı bir duygu daha vardı. Kırılgan, zarar gören, yok edilen, acıyla dolu bir ruh.
Ezici bir güzelliğim olduğu söylenirdi hep, ve bu etkileyici görünümüm benim kalkanım, silahım, hatta savaşım olmuştu. İnsanlar bana istediği gibi davranır ve ben de umursamazdım. Bir vampir olarak ciddiye alınsam da alınmasam da fark etmezdi. Gerçektim, onların arasındaydım ve onlarla besleniyordum. Bir şekilde varolduğum sürece bana ne dedikleri yada ne yaptıkları önemsizdi. Gündüzü hatırlamıyorum ama onu da yaşadığıma eminim. Portakal rengi güneş, mutfağımda kahve yapan bir sevgili, kahvaltıya çağrıldığımı duyduğum halde uyumayı tercih edişim...Gündüz böyle bir şeydi işte. Vampir olduğumu biliyorum ama bunu kendime ispat edemeyecek kadar şuursuzca beslenir ve gün doğmadan mutlaka evin yolunu bulurum. Bilincim sadece yalnız olduğum zaman benimledir. Yalnız olmaktan nefret ediyor insanlar, bense bunu gidermek için çalışıyorum. O gece de yalnız birini bulmak çok kolaydı, galiba böyle avlanıyorum, bilmiyorum.
Bu şehri seviyorum, gecenin üzerinde kadife bir elbise gibi şık durduğu nefis bir kadına benziyor. Bu şehrin güzel insanlarıyla beslenmekten de keyif alıyorum. Bazen alımlı bir kadın yada çekici bir erkek yalnızlığıyla ilgilenmem için bana başvururdu. Ben de istediklerini yapardım ve sonra da kendi istediklerimi. Vampir olduğuma inanmasam bu insanların gün ışığıyla kaybolduklarına inanacağım. Bir varlar sonra da yok oluyorlar. İstem dışı bir durum bu. Olagelmiş bir durum. Aşk diyordu buna insanlar, acı çekiyorlardı bunun için. Yine de daha fazlasını istiyorlardı. Her an daha fazlasını. Onların yüzündeki dehşet ve şehvet çizgileri tamamıyla aynıydı. Genellikle ne hissettiklerine karar veremeden seans bitiyordu. İçgüdüsel olarak mekanı terk ettiğimi hatırlamam ve son olarak ne gördüğümü de. Sonrası sadece doygunluk hissi veren bir şarabın tüm bedenimde dolaştığını duyuyorum ve bu sarhoşluğu eve taşıyorum. Sonrasında da dipsiz bir uyku var.
Diğer vampirlerin en az benim kadar kendi türlerini umursamadığını görebilecek kadar bile sorumluluk duymuyorum onlara karşı. Olup olmadıkları, yada kaç tane, nerede ve nasıl oldukları hiç umurumda değil. Onlara her yerde rastlıyorum zaten ama bir an için bile ihtiyaç hissetmedim herhangi birine. Yoluma çıkan birkaçını arkadaşım "SON" ile tanıştırdım. Nasıl yaptığımı bunu tekrar yapmam gerektiğinde hatırlayacağım nasılsa.
O anda sadece o yabancı duygunun kaynağına ulaşmaya çalışıyordum. Karanlık bir sokaktan ışık dolu bir caddeye fırlayan ince, uzun bir gölge gördüm aklımın içinde. Kim olduğunu bilmiyorum, sadece bu durumda varolmayı başarabilen bir varlıktı. Hayat çok gariptir, gerçekten. Yaşayan ölüler, yakmayan ateşler ve gerçek olan düşlerle doludur çoğu zaman. Bana benzeyen ama benden çok daha duyarlı olabilen bir enerji formatıyla karşılaşmamıştım hiç. Çıkıp onu aramaya karar verdim. Belki de onun yerine başka bir yalnız ruh bulacaktım, bilmiyorum. Hayatın bir vampir için bile süprizlerle dolu olduğu da bir gerçektir. Acının izini sürmek üzere açık pencereden ışığın içine akıp gözden kayboldum. Ama henüz bitmedi. Anlattıklarım ve anlatacaklarım benim kadar gerçektir.
Ezici bir güzelliğim olduğu söylenirdi hep, ve bu etkileyici görünümüm benim kalkanım, silahım, hatta savaşım olmuştu. İnsanlar bana istediği gibi davranır ve ben de umursamazdım. Bir vampir olarak ciddiye alınsam da alınmasam da fark etmezdi. Gerçektim, onların arasındaydım ve onlarla besleniyordum. Bir şekilde varolduğum sürece bana ne dedikleri yada ne yaptıkları önemsizdi. Gündüzü hatırlamıyorum ama onu da yaşadığıma eminim. Portakal rengi güneş, mutfağımda kahve yapan bir sevgili, kahvaltıya çağrıldığımı duyduğum halde uyumayı tercih edişim...Gündüz böyle bir şeydi işte. Vampir olduğumu biliyorum ama bunu kendime ispat edemeyecek kadar şuursuzca beslenir ve gün doğmadan mutlaka evin yolunu bulurum. Bilincim sadece yalnız olduğum zaman benimledir. Yalnız olmaktan nefret ediyor insanlar, bense bunu gidermek için çalışıyorum. O gece de yalnız birini bulmak çok kolaydı, galiba böyle avlanıyorum, bilmiyorum.
Bu şehri seviyorum, gecenin üzerinde kadife bir elbise gibi şık durduğu nefis bir kadına benziyor. Bu şehrin güzel insanlarıyla beslenmekten de keyif alıyorum. Bazen alımlı bir kadın yada çekici bir erkek yalnızlığıyla ilgilenmem için bana başvururdu. Ben de istediklerini yapardım ve sonra da kendi istediklerimi. Vampir olduğuma inanmasam bu insanların gün ışığıyla kaybolduklarına inanacağım. Bir varlar sonra da yok oluyorlar. İstem dışı bir durum bu. Olagelmiş bir durum. Aşk diyordu buna insanlar, acı çekiyorlardı bunun için. Yine de daha fazlasını istiyorlardı. Her an daha fazlasını. Onların yüzündeki dehşet ve şehvet çizgileri tamamıyla aynıydı. Genellikle ne hissettiklerine karar veremeden seans bitiyordu. İçgüdüsel olarak mekanı terk ettiğimi hatırlamam ve son olarak ne gördüğümü de. Sonrası sadece doygunluk hissi veren bir şarabın tüm bedenimde dolaştığını duyuyorum ve bu sarhoşluğu eve taşıyorum. Sonrasında da dipsiz bir uyku var.
Diğer vampirlerin en az benim kadar kendi türlerini umursamadığını görebilecek kadar bile sorumluluk duymuyorum onlara karşı. Olup olmadıkları, yada kaç tane, nerede ve nasıl oldukları hiç umurumda değil. Onlara her yerde rastlıyorum zaten ama bir an için bile ihtiyaç hissetmedim herhangi birine. Yoluma çıkan birkaçını arkadaşım "SON" ile tanıştırdım. Nasıl yaptığımı bunu tekrar yapmam gerektiğinde hatırlayacağım nasılsa.
O anda sadece o yabancı duygunun kaynağına ulaşmaya çalışıyordum. Karanlık bir sokaktan ışık dolu bir caddeye fırlayan ince, uzun bir gölge gördüm aklımın içinde. Kim olduğunu bilmiyorum, sadece bu durumda varolmayı başarabilen bir varlıktı. Hayat çok gariptir, gerçekten. Yaşayan ölüler, yakmayan ateşler ve gerçek olan düşlerle doludur çoğu zaman. Bana benzeyen ama benden çok daha duyarlı olabilen bir enerji formatıyla karşılaşmamıştım hiç. Çıkıp onu aramaya karar verdim. Belki de onun yerine başka bir yalnız ruh bulacaktım, bilmiyorum. Hayatın bir vampir için bile süprizlerle dolu olduğu da bir gerçektir. Acının izini sürmek üzere açık pencereden ışığın içine akıp gözden kayboldum. Ama henüz bitmedi. Anlattıklarım ve anlatacaklarım benim kadar gerçektir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home