Pazar, Haziran 17, 2007

Kilisenin vampirleri

Vampir inanışının köklerine bakıldığında kuşkusuz çağlar öncesine kadar gidilebilir. Vampir folklörünün Uzak Doğu ve Hindistan’dan İpek yolu gibi ticaret yolları aracılığıyla ve Mısır’dan çingeneler gibi göçebe topluluklar sayesinde Akdeniz’e, Balkanlara ve Avrupa’nın geri kalanına yayıldığı öne sürülüyor. Fakat günümüzdeki vampir kültünün önemli bir parçasını iki bin yıllık Hristiyanlık dini ve bu dine ait imgeler oluşturuyor. Vampirlerle ilgili birçok eserde karşımıza çıkan kilise, haç, kutsal su yada rahip gibi Hristiyanlığa özgü semboller vampirlere karşı bir savunma aracı olarak gösteriliyor. Diğer yandan az da olsa bu ögelerin hiçbirine yer vermeyen, hatta bunları tamamen yok sayan eserler de var. Günümüzün en başarılı vampir romancısı Anne Rice, birçok hayranını şaşırtarak artık vampir romanları yazmak yerine Hz. İsa’nın hayatını kaleme alıyor. Eleştirmenler, vampir kahramanı Lestat’in İsa’nın kanından içtiği vampir serisini noktalayan ve Katolik dinine dönüş yapan Anne Rice’ın yeni kitabında Hristiyanlığı kendince yorumladığını ve kitapta anlatılanların Hristiyanlık tarihiyle bağdaşmadığını söylüyor. Vampir inanışının özellikle Doğu Avrupa’dan yayıldığı hipotezi artık geçerliliğini çoktan kaybetmiş olsa bile vampirlerin hala kilise karşıtı şeytani varlıklar olarak gösterilmesinin bir çok nedeni var. Öncelikle, Hristiyanlığın vampir kültü üzerindeki baskın etkisinin nedenleri arasında “İsa’nın kanı, şeytan çıkarma yada yeniden dirilme” gibi temaların varlığının etkisi olduğu söylenebilir.

Paganizme ait her ögeyi şeytani sayan kilise, Orta Çağ’dan günümüze dek vampirler karşısındaki tek güç odağı olarak düşünülüyor. Vampirlerin haçtan korktuklarının varsayılmasının nedeni ise haçların vampirlerin karanlığa doğuşuna antitez oluşturan İsa’nın dirilişini sembolize etmeleri. Orta Çağ’da kilise, sevdiklerinin gömüldükten sonra vampir olarak dirilmesini istemeyenlerin toprak bağışlarını kabul ediyordu. Çünkü inanışa göre kutsal topraklara gömülen bir ölü vampir olamazdı ve kiliseye ait olan her toprak ise kutsaldı. İnsanların bu şekilde sömürülmesine neden olan korkuların temelinde ise artık hurafe sayılan pagan inançlar vardı. Vampirlerin mezarları üzerine darı yada haşhaş tohumu serpmenin ölümsüzleri oyalayacağı gibi eski pagan inanışlarının yerini ise artık kutsal su, haç, kutsal ekmek gibi kiliseye ait ögeler alıyordu. Öte yandan sarımsak, gümüş vb. pagan ögeler de Hristiyan sembollerle birlikte varlığını sürdürdü. Paganizmin günümüzde yok olmuş değil, tıpkı vampir inanışı gibi varlığını neo-paganist akımlar ile sürdürüyor. Vampirler deyim yerindeyse artık kendi kiliselerini kurmuş durumda.

Hristiyan kiliseleri arasında da birçok konuda olduğu gibi vampirler konusunda da farklı inanışlar bulunuyordu. Çürümeyen bedenlerin azizlere ait olduğu Katolik kilisesine ait bir inanışken, Ortodoks kilisesine göre ise çürümeyen her beden vampirdi. Katolik kilisesinin çürümeyen bedenleri aziz ilan etmesi nedeniyle de ölülerin tahnit edilmesi oldukça yaygın bir uygulama olmuştu. Yien de kilisenin pagan kültürün içindeki bir motif olarak vampirlere çok fazla kafa yorduğu da düşünülemez. Çünkü neredeyse doğa üstü olarak nitelendirilen ve aslında doğal olan herşey bir insanı cadı ilan etmek için yeterli olabiliyordu. Özellikle 18. yüzyılda Doğu Avrupa’da kayda geçen çeşitli vampir hikayeleri kiliseyi bu konuda araştırmaya sevketti. Bu dönemde Antoine Augustin Calmet gibi vampirler üzerinde çalışmalar yapan din adamları da bulunuyor. Avusturya imparatoriçesi Maria Theresa’nın konuyu araştırmak üzere birini görevlendirmesi ve vampirlerin varolmadığının açıklanmasıyla Avrupa’daki vampir histerisi bir süre için son buldu. Fakat sonraki yıllarda özellikle sanat camiası bu konuya özel ilgi göstererek yeniden gündeme taşımayı başardı. Vampirlerin varolup olmadığı halen meçhul ama vampirlere inanış günümüzde hala mevcut. Hristiyan kiliselerine göre hala 22 Nisan (yada Gregoryan takvimine göre 4 Mayıs) St George yortusu yada 30 Kasım St Andrew yortusu olarak bütün kötülüklerin iş başında olduğu özel günler olarak kabul ediliyor.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home